4 Eylül 2008 Perşembe

Amasra : Çeşm-i Cihan

Safranbolu’dan sonra Amasra’ya gitmeyi hedeflemiştik. Ama Bartın’ın da çok renkli olduğunu duyunca önce Bartın’a uğrayalım dedik. Aslında Bartın’da İnkumu adındaki, güzel bir kumsala sahip olan yermiş asıl “renkli” olan. Fakat biz yanlışlıkla Bartın’ın limanına gittik ve karşımızda ticari gemilerle dolu ticari bir liman bulduk. Bu deneyimimiz hüsranla sonuçlandı anlayacağınız. Biz de eski rotamıza geri döndük ve Amasra’ya doğru yola koyulduk. Bursalılar olarak Gemlik’le ilgili ünlü şiiri (“Gemlik’e giderken denizi göreceksin sakın şaşırma!” Orhan Veli Kanık) benimsediğimizden Amasra’ya giderken de yolda hep denizi gözledik. Sonunda solumuzda masmavi Karadeniz beliriverdi. Manzara muhteşemdi. Ee ne diyelim Fatih Sultan Mehmet gibi kim bilir ne denizler görmüş bir padişah buraya “Çeşm-i Cihan (Dünya’nın Gözü)” dediyse vardır bir bildiği.. Amasra’da üç koy var. İki tane de ada.. Bu adalardan biri karaya köprüyle bağlı. Köprünün olduğu yerden deniz manzarası muhteşem. Amasra’nın neyi meşhur peki? Denizinden başka salatası, balığı, sahilindeki cüce köpekleri, ahşap hediyelik eşyaları ve Barış Akarsu’su:) Salatasında çok çeşitli sebzeler var ve çiçek şeklinde düzenlenmiş. Balığı tabi ki çok lezzetli. Sahilde kısa bacaklı köpekler dolaşıyor, çok şekerler:) Barış Akarsu’ysa Amasra’da fazlasıyla sahiplenilmiş. Anısına bir heykel bile dikilmiş. Amasra’nın manzarası gerçekten harika. İnsanlar da bu muhteşem manzaradan yararlanmak için Amasra'ya akın etmişler :) Sabahın erken saatlerinde ortalık tenhayken çıkarsanız manzarayı doyasıya seyredebilirsiniz. Ayrıca burası Karadeniz'in Bodrum'u olarak görülüyormuş. Denizi de Karadeniz gibi değil sanki, çok sakin, hiç dalga yok.. Sahilde fotoğraf çekerken denizde parçalanmış bir olta buldum, çıkardım çok güzeldi. Hatıra olarak saklamaya karar verdim.. Ve tekrar yola koyulduk, yeni duraklara doğru…